• Birinci navigasyona geç
  • Skip to main content
  • Birinci sidebar'a geç
bodytr

Fitness, diyet, sağlıklı yaşam, sağlık, spor ve vücut geliştirme siteniz - BODYTR

Zinde Türkiye dergisi; body building, vücut geliştirme, sağlıklı yaşam, fitness, egzersiz, spor ve antrenman bilgi kaynağıdır. Onlarca yazar, yüzlerce makaleyle alanında

  • Ana Sayfa
  • Vücut Geliştirme
  • Sağlıklı Beslenme
  • Zayıflama
  • Kadınlara Özel
  • Sağlık
  • Fitness
  • Hakkımızda
Ana Sayfa » Sağlık » Multipl Skleroz ve Egzersiz

Multipl Skleroz ve Egzersiz

Mayıs 29, 2011 by Zinde Türkiye 24 Yorum

İçindekiler
1. Multipl Skleroz (Multiple Sclerosis) Nedir
2. Multipl Sklerozla İlgili Dikkat Çekici Noktalar
3. Mültipl Skleroz Hastaları İçin Yaşam Tarzı Önerileri
3.1. Beslenme
3.2. Toksisite
3.3. Psikolojik Faktörler
3.4. Egzersiz
Benzer Yazılar:

1. Multipl Skleroz (Multiple Sclerosis) Nedir

Tıptaki ismi “Multiple (birden fazla yerde oluşan) Sclerosis (sertleşme) “ ya da kısaca MS olan ve Türkçede Multipl Skleroz olarak bilinen bu durum, bir merkezî sinir sistemi hastalığıdır. Miyelin adı verilen ve sinir iplikçiklerini çevreleyen bir yalıtım maddesi eksiktir. Bilinmeyen bir sebepten ötürü birey, kendi vücudundaki bir maddeye hassas durumda kalmıştır (otoimmün). Genellikle bir tedavisi yoktur ve bazı durumlarda şiddetli acı duyulabilir. MS’in etki alanı genellikle 25 ila 45 yaş arasındaki bayanlardır. Şiddetine bağlı olmakla birlikte birçok MS engelli, uzun ve üretici bir hayat sürdürebilmektedir.

Yine de bu hastalık, vücudun herhangi bir bölümüne her an etki edebilir. Bazı bireyler görme işlevlerini yitirebilir, bazıları kısmi ya da bütün felç geçirebilir, bazıları ise çok hafif olarak taşıyıp farkına bile varılmadan hayatlarının sonuna kadar normal olarak yaşayabilirler. Bu faktörler göz önünde bulundurularak şöyle düşünülebilir ki; her ne kadar modern tıp henüz bu hastalığın bir çaresinin olmadığını açıklamış olsa da yazımdaki belli başlı yaşam tarzı ve egzersiz ile ilgili tavsiyeler uygulandığında MS etkilerinin daha az hissedilmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması mümkün olabilir.

(Not: Tanım bölümündeki bu yazı, Fiziksel Engellilerde Egzersiz başlıklı yazımdan alıntıdır.)

2. Multipl Sklerozla İlgili Dikkat Çekici Noktalar

MS’un jeolojik ve ekonomik etki alanını iki kelimeyle özetlemek gerekirse kısaca “soğuk” ve “zengin” diye geçebiliriz. Soğuk; çünkü MS genellikle ekvatordan kuzeye gittikçe artan bir hastalıktır. Mesela Kanada’da ABD’ye göre iki kat daha fazla vaka görülüyor. Zengin; çünkü refah düzeyi arttıkça yine oran da artıyor. Refah düzeyinin az olduğu toplumlarda düşük hijyen şartlarının bağışıklığı kuvvetlendirdiği ve MS ya da benzeri otoimmün rahatsızlıklarına karşı koruyucu bir tesir yarattığı, özellikle bütüncül tıp pratisyenlerinin kabul ettiği bir açıklama olmaktadır. Bu durumda eldeki bütün holdingleri satıp güneye, ekvatora yakın bir yere göç etmek ve basit küçük bir çiftlikte kendine yetecek kadar üreterek geçinmek gerçekten iyi bir çözüm gibi görünüyor (!). Ancak bunu şu an için yapamayacak olanlar yazımı okumaya devam edebilirler.

3. Mültipl Skleroz Hastaları İçin Yaşam Tarzı Önerileri

3.1. Beslenme

Bu kısımda anlatacaklarımız sadece MS hastaları için değil, genel kesimin de faydalanabileceği bilgiler içeriyor. Özellikle son 100 yıl içerisinde besin kaynaklarımızda meydana gelen değişmeler nedeniyle birçoğumuz bunun faturasını kronik hastalıklar ya da enerji azalmaları şeklinde ödemekteyiz. Vücudumuza giren her bir molekülün, bir şekilde hücrelerimizin bir parçası olduğu gerçeği, ya da kısaca “ne yersek oyuz” sözü aklımızda hep bulundurulması gereken bir gerçek.

• Şeker ve unlu mamullerin azaltılması şart! Hayvansal kaynaklı olmayan bir gıda yiyeceksek bunun doğadaki hâline en yakın olması çok önemli. Şeker ihtiyacı eskiden sadece şeker kamışı özütü olarak ya da meyvelerden ve bal, pekmez gibi gıdalardan karşılanıyordu. Şimdilerde ise sürüyle işlenmiş türevi çıktı. Özellikle yüksek früktozlu mısır şurubu bunlar arasında en zararlısı. Unlu mamullere gelince; eski usul tam ekmekler ya da mayalı ekmekler haricinde (ki bunlar da sadece sabahları ve bir iki dilimi geçmeyecek kadar) diyette olabildiğince azaltılmalı. Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın Taş Devri Diyeti kitabını bu konuda önemli bir referans olarak gösteriyorum.

• Pastorize, homojenize ve ultra pastörize sütler ve bunların mandıra ürünleri diyetten çıkartılmalı. Olabildiğince sağlıklı hayvanlardan elde edilen ve temizliğinden emin olunan köy sütçülerinden alınacak olan çiğ sütler, temizliğinden emin olunmuyor ise taze günlük şişe sütler ya da bunlardan evde kendinizin yapacağı yoğurtlar, ayranlar, kefirler, peynirler ve tereyağları tercih edilmeli. Bu konuda www.beslenmebulteni.com sitesinde yine Doktor Aydın’ın süt konusunda hazırladığı detaylı yazılar ve slayt örneklerini tavsiye ederim. Zinde Türkiye dergisinden de bu yazıyı okuyabilirsiniz: Kutu Sütü Savaşları

• Vitamin D seviyenizi ölçtürüp, bunun 70-90 ng/ml arasında olup olmadığını öğrenmeniz çok önemli. Düşük D vitamini bulunanlar için Doktor Joseph Mercola günlük ortalama 5000 ünite D3 vitamini takviyesi öneriyor. Bkz: www.mercola.com Bu D vitaminlerinin, ister takviye ister gıda yoluyla olsun, işlevini daha iyi yapabilmeleri için güneş ışığından faydalanmak da çok önemli. (Dinî nedenlerle kapalı olan bayanlar dikkat!) Özellikle yaz aylarında güneşin dik açıyla ışınlarını yaydığı saatlerde 15 dk ila 30 dakika arası kadar süreyle tenimizin olabildiğince geniş bir yüzey alanının güneşi görmesi gerekiyor. (Bakınız: D Vitamini Ömrü Uzatıyor)

• Çiğ meyve ve sebzeler beslenmemizin önemli bir bölümünü oluşturmalı. Günde en az 2-3 porsiyon çiğ sebze ve 1-2 porsiyon da çiğ meyve yemek gerekiyor. Bunların düşük glisemik indeksli olması ve mevsimlik olması büyük fayda sağlıyor. Toksisite konusunda da anlatacağım gibi organik olmaları da bir artı faktör. (Bakınız: Glisemik İndeks ve Glisemik Yük)

• Deniz balığı ve bunun yağının takviyesi de gerekli. Eğer balık yemek her zaman mümkün olmuyor ise olabildiğince az kirlenmiş denizlerden gelen balık yağları tavsiye ediliyor (örneğin Norveç balık yağları).

• Birkaç günlük sadece sıvı alma suretiyle yapılan oruçlar ya da detokslar da düşünülmeli. Oruç tutan ya da detoks yapan birçok MS hastasının hastalık semptomları yavaşlamış ve geriye gitmiştir. Benim tavsiyem “Master Cleanse” ya da “limon detoksu” denilen bir sağlık orucudur. Günde en az 2 litre suya (yüksek kalite bir içme suyu olmalı); 3-4 adet organik limonun suyu, 5-6 yemek kaşığı köy pekmezi ya da halis bal, bir tatlı kaşığı toz Arnavut biberi ve bir fiske kadar öğütülmüş kaya tuzu ekliyor ve bunu gün boyunca acıktıkça içiyorsunuz. Önce birkaç günle başlayıp alıştıkça bu detoksu bir haftaya çıkartmak mümkün. Daha fazla bilgi için Stanley Burroughs’un “The Master Cleanser” kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu tür bir detoks uygulamadan önce muhakkak doktorunuza danışmanızı da önemle hatırlatırım.

• İçindeki polifenol maddesinin MS hastalığına karşı savaşma özellikleri nedeniyle zerdeçal baharatının yemeklerde kullanılması fayda sağlayabilir. Özellikle doğu mutfaklarında çok sık kullanılan bir baharat türüdür Zerdeçal.

3.2. Toksisite

• Vücutta toksinleri arttıran ve MS oluşumuna zemin hazırlayan en büyük etmenlerden birisi medikal ilaçlar. Doktor Mercola MS hastalarına önerilen iki önemli ilaç grubu; Prednisone ve İnterferona ilaçlarıyla ilgili hiç de olumlu düşünmüyor. Bunların vücutta toksinleri arttırdığını belirtiyor ve yerine doğal çözümlere gidilmesi konusunda hastaları uyarıyor.

• Bir diğer toksin kaynağı da yiyeceklerimizde bulunan tarım ilaçları kalıntıları. Bu konuda “Neden Organik” başlıklı yazımı okumanızı tavsiye ederim (bu yazı dizisi Zinde Türkiye dergisinde gözden geçirilmiş olarak yakın zamanda yayınlanacaktır). Organik ve ekolojik gıdalarda tarımsal kalıntılar ya da genetiği değiştirilmiş organizmalar bulunma olasılığı çok daha düşük. Üstelik bu gıdaların üretilme şekli doğanın yüzyıllardan beri kendiliğinden yaptığı üretim biçimine çok daha yakın. Bu nedenle ekolojik pazarlardan alışveriş yapmak suretiyle vücuda giren toksinlerin azaltılması mümkün.

• Natürel tıp doktorları, toksitlik konusunda cıvalı alaşımlarla yapılan diş dolguları ile ilgili olarak da hastaları uyarıyor. Eğer kişide cıva metali kullanılarak yapılan bir diş dolgusu var ise bunun daha sağlıklı alternatifleriyle değiştirilmesi gerektiğini öneriyorlar.

3.3. Psikolojik Faktörler

MS ve diğer otoimmün rahatsızlıklarında natürel tıp doktorlarının sıklıkla karsılaştıkları bir diğer durum da çocukluğa bağlı duygusal travma. Doktor Mercola birçok MS hastasının özellikle 7 yaşından evvel bir çeşit ciddi duygusal şok geçirdiğini anlatıyor yazılarında. Bu sorunun eğer birkaç yıl sonra gerçekleşmiş olsaydı etkilerinin daha az olacağını, ancak bu yaşlardaki çocuğun henüz bilinci tam olarak gelişmediği için hasarın çok daha fazla olduğunu sözlerine ekliyor. Bu psikolojik hasar, aradan onlarca yol geçtikten sonra da bir şekilde fizyolojik hasarlara zemin hazırlamış oluyor.

Neyse ki bu alanda da hastaların yardım alabilecekleri birçok tedavi örneği mevcut. Geleneksel psikiyatrik tedavilerde en çok kullanılan yaklaşım ne yazık ki yine ilaçlar. Ben bunun yerine aşağıdaki listeyi öneririm:

• Meditasyon
• Dua
• NLP
• Kişisel gelişim seminerleri ve yayınları
• Hipnoz tedavileri
• Tai-Chi ve Chi-gong gibi yavaş uzak doğu sporları

3.4. Egzersiz

(Not: Egzersiz bölümündeki bu yazı, Fiziksel Engellilerde Egzersiz başlıklı yazımdan alınmış ve bazı eklemeler yapılmıştır.)

Bütün vücudun kuvvet ve kondisyonunu arttıracak bir egzersiz programı, MS ve diğer fiziksel engelliler için belki de genel popülasyondan çok daha büyük önem taşımaktadır. Çünkü fiziksel bir engeli bulunmayan insanlar, alışveriş yapmak, duş almak, tuvalete oturup kalkmak ya da sosyal etkinliklere katılmak (sinemaya ya da bir misafirliğe gitmek vs.) gibi aktiviteler için ayrıca bir kuvvet geliştirmeye ihtiyaçlar duymazlar.

Hâlbuki fiziksel engelliler, fitness programlarının verdiği faydalı etkilerle bu aktiviteleri başkalarına bağlı kalmadan yapabilecek kuvvete gelebilirler. Bu da onların kendilerine güvenlerini arttıracak ve topluma daha üretici olarak katılmalarını sağlayacaktır.

• Egzersizlere başlamadan önce muhakkak doktorunuzdan bir fikir alın. Sizi zaten egzersize teşvik edecektir ancak kendisine danışarak en çok nereleri kuvvetlendirmeniz gerektiği ve hangi tip egzersizlerden uzak durmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz.
• Mümkünse hastalık ya da genel rehabilitasyon konusunda bilgili uzman bir antrenörden destek alın.
• Egzersiz yaptığınız yerde güvenliğiniz için sık sık tutunabileceğiniz yerlerin olması ve takılıp düşebileceğiniz engellerin bulunmuyor olmasına dikkat edin.
• Özellikle tekerli sandalyede iseniz aşırı üst vücut çalıştırmaktan kaçının. Kollarınız zaten sürekli sandalyede çalışıyor. Oynatabildiğiniz bütün omurga ve bacak kaslarınızı çalıştırmaya gayret edin. Eğilip doğrulmalar, bedeni sağa sola çevirmeler, diz çekmeler vb.
• Gelişiminizi not edin. Özellikle MS gibi ilerleme gösterebilen rahatsızlıklarda bu çok önemlidir.
• Asimetrik farklılıklara dikkat edin. Bir taraf diğerine göre daha zayıf ise her iki tarafı da ayrı ayrı ve dayanabilecekleri ağırlıklarla çalıştırın.
• Spastik (kasılı kalmış) kaslar göz önünde bulundurularak muhakkak esnetme egzersizleri de programa eklenmelidir. Benim tavsiyem esnetme egzersizlerini direnç programı başında eklem oynaklığı ve ısınma için dinamik, program sonunda ise kas boyunu normale getirmek ve soğuma için statik olmak üzere iki şekilde yapmanızdır.
• Genellikle fiziksel engellilerde deri üstündeki basınçları hissetmek daha güçtür. O nedenle pozisyonların sürekli değiştiği, az setli ve bol varyasyonlu egzersizler tercih edilebilir.
• Egzersizlerde eğlence ve motivasyon ön olanda olmalıdır. En çok sevdiğiniz türden egzersizleri tercih ediniz.
• Direnç egzersizleri yaparken en doğal yöntem kendi vücut ağırlığınızdır. Başlangıçta belki sadece bir kol ya da bacağı sandalyeden kaldırıp 5-10 saniye bekletmek yeterli olacaktır. Zamanla duvar statik dirençlerine, lastik bantlara, egzersiz toplarına ve küçük ağırlıklara geçilebilir.
• Kavrama kuvvetiniz çok az ise bir ağırlık eldiveni kullanmanız yardımcı olabilir.
• Özellikle felç ya da omurilik sorunlarınız bulunuyor ise sık sık tansiyonunuzu ölçün.
• Geleneksel yoga ve doğru yapılan pilates gibi postürü önemle ele alan disiplinlerden öğrenilecek postür düzeltici egzersizler ve nefes çalışmalarının da faydası olacaktır.
• Özellikle tekerlekli sandalyede uzun süre oturan hastalar için omuz dışa rotasyon egzersizleri ve çekme egzersizleri dengeleyici özellik taşır.
• Egzersiz yaptığınız yerde fiziksel hareket rahatlığınıza bağlı olarak en azından bir arkadaş ya da gözlemcinin bulunması gerekebilir.
• Eğer tekerlekli sandalyede çalışıyorsanız tekerleklerinizi kilitlemeyi ya da ağırlık kullanarak sabitlemeyi unutmayın.
• Ev için tasarlanmış küçük trambolinlerde yapılan dikkatli denge ve zamanla ufak sıçrama egzersizleri hem genel denge hem kuvvet hem de lenfatik sistem için çok sağlıklıdır.

 

Benzer Yazılar:

  • Aerobik Egzersiz Uygulama Programları
    Aerobik Egzersiz Uygulama Programları
Zinde Türkiye

Kategori:Sağlık

Okuyucu Etkileşimi

Yorumlar

  1. Murat der ki

    Temmuz 24, 2012 ile 7:26 am

    Verilecek egzersizler oyle anlatildigi gibi basit degildir, unutmayiniz ki hastalik yok hasta vardir. Gercekten kaliteli bir tedavi almak istiyosaniz bu isin uzmanlari olan fizyoterapistlere basvurmaniz gerekli olacaktir. Zira bilincsiz yapilan egzersizler agir komplikasyonlara neden olabilmektedir. Oyle antronorlerle felan tedavi edilecek bi hastalik degildir, aman dikkat diyoruz…

    Cevapla
    • Serkan der ki

      Temmuz 26, 2012 ile 10:22 pm

      Gereksiz ve anlamsız bir yorum. Yazıda hiç bir belirti hastalığı tedavi etmekten bahsetmiyor. Bu doktorun işidir, hatta yazıda önce doktorunuzdan onay alın diyor. Hem sonra fizytoterapistlerin egzersiz uzmanı olduğu yanlış. Onlar rehabilitasyon uzmanı. Yatarak yapılan rehabilitasyon hareketleri bir yere kadar insana fayda eder. Yataktan kalktığın anda fizyoterapistin egzersiz bilgisi biter. Hayat üç boyutlu, çok düzlemli, dengesiz ve acımasız. Kaç tane fiyoterapist doğru çömelme nasıl yapılır, doğru itiş nasıl yapılır, doğru rotasyon nasıl yapılır biliyor? Buralarda kendini eğitmiş antrenörler lazım. Yoga, pilates, postür düzeltme bilgisi vs lazım.

    • akif der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 1:47 am

      sen hiç fizyoterapist gördün mü ki fizyoterapist in egzersiz verip vermediği hakkında bilgin var..ama sorum yersiz olacak çünkü yazdıklarından belli ki ne fizyoterapist görmüşsün nede ne iş yaptığını biiyorsun. yada sen bi fizyoterapistten fizyoterapistin ne iş yaptığını daha iyi biliyorsun..

    • murat der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 1:53 am

      birincisi, egzersiz uzmanı ve rehabilitasyon uzmanı ne demektir açıklayınız.
      ikincisi, rehabilitasyonun yatarak yapıldığı bilgisini kimden aldınız.
      üçüncüsü, hayat tanımınızdan buhranlı günler geçirdiğinizi anlıyoruz , bize ne ?
      teşekkürler…

    • Yusuf der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 2:31 am

      Elit spor kulüplerinde bile fizyoterapist bulundurma zorunluluğu var iken siz neyin tartışmasını yapıyorsunuz? O halde size göre sakatlıktan çıkıp sadece yürümeye başlayabilen bir futbolcunun tedavi programına antrenörler devam ediyor olmalı öyle değil mi?? Burada insanları kandırarak elinize hiçbir şey geçmeyecek bunu bilesiniz! Kaç tane antrenör çömelme esnasında çalışan kasların isimlerini bilir ve bu kaslarda oluşan kasılma tiplerini ve oluşan fizyolojik değişimlerin vücudu hangi mekanizmalarla nasıl etkilediğini bilebilir? Daha yazılacak çok şey var lakin anlayabilecek birisi olmalıydı karşımda…

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 8:08 am

      Ben burada yazıyı yayınlayan dergi olarak eleştiri görünümündeki saldırıların bir kısmına cevap verme gerekliliği duyuyorum. İlk yoruma bakmadım ama sonrakileri onaylarken okudum. Şimdi onlara mukabele edeceğim:

      Akif;
      Serkan Yimsel’e “sen hiç fizyoterapist gördün mü?” diye çıkışmak basit ve gerçeklikten uzak, mahalle ağzıyla yapılan bir saldırı olmuş. Ayrıca ülkemizdeki resmî fizyoterapi tedavilerinde tedavi şeklini doktor belirler ve esas yetki doktordadır. Hastaneye gelen hastayı muayene edip egzersiz vermek fizyoterapistin işi değildir, görev tanımında böyle bir ifade varsa göster de biz de bilelim. Fizyoterapist egzersizlerin belirlenmesinde söz sahibi olabilir. Ek olarak, fizyoterapistler egzersiz uzmanı falan değildir, S. Yimsel sonuna kadar haklı. Aksini iddia edebilecek herhangi bir kanıtın var mı? Biz fizyoterapist kendini bu yönde geliştirerek egzersiz uzmanı olabilir, bu tıpkı kendini geliştirip biyomekanik uzmanı olmasına benzer. Sanırım okuduğunu anlama sorunun var.

      Murat;
      Okuduğunu anlamayan bir başka okurumuz da ne yazık ki senmişsin. Yorumda “yatarak yapılan rehabilitasyon hareketleri” ifadesi var, rehabilitasyonun yatarak yapıldığı iddiası yok. Okuduğunu anlamıyorsan bari anlamış gibi yazma.

      Yusuf;
      Fizyoterapistler, hele ülkemizdeki çoğu sıradan ve zar zor okullardan mezun olup doğru düzgün hiçbir şeyi bilmeyen ve beceremeyen fizyoterapistler tedavi programlarına devam edemez. Onların durumu da antrenörlerinki kadar tartışmaya açıktır. ne var ki bu işi yapmaya daha layıktırlar, unvan olarak, orada sana hak veriyorum. Antrenörlerin kas isimlerini bilmesine gelince, ben de sana soruyorum: Kaç tane fizyoterapist kitap açmadan o kasları, kasılma tiplerini, etkilenen “mekanizmaları” ve nasıl etkilendiğini biliyor? Ben çok fizyoterapi öğrencisi gördüm, sen masal anlatıyorsun ama yemezler.

      Üslubunuz, cehaletinizle örtüşüyor, ortaya koyduğunuz hiçbir bilimsel şey yok. Lütfen yazarlarımıza kıskançlık hırsıyla saldırmaya son verin. Çok biliyorsanız yazınızı yazın gönderin, biz herkese açık bir dergiyiz, yayınlarız.

      Meslek hayatınızda başarılar, daha çok çalışmanız lazım, en azından okuduğunuzu anlayabilecek kadar…

    • akif der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 2:54 pm

      biz zaten fizyoterapist tedavi yetkisine sahip demedik egzersiz uzmanı da demedik egzersiz uzmanı değildir diyen serkan ama gel görelim ki egzersiz verme yetkisine sahiptir. görüyorum ki okuduğunu anlamayan kişi sen oluyorsun..

    • akif der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 3:19 pm

      siz okuduğunuzu ve kimin ne söylediğini anlayamamışsınız..”Fizyoterapistler, hele ülkemizdeki çoğu sıradan ve zar zor okullardan mezun olup doğru düzgün hiçbir şeyi bilmeyen ve beceremeyen fizyoterapistler tedavi programlarına devam edemez..” bu sizin cümleniz..sizin bilginiz cehaletinizle tam olarak örtüşüyor çünkü sizin bir fizyoterapi hastasının tedavi proğramını kimin takip edip etmediği hakkında bilginiz yok söyladiklerinize bakılırsa. doktor hastayı görür teşhis eder fizyoterapiste gönderir doğal olarak hastanın tedavi proğramına fizyoterapist devam eder.. kusura bakmayın ama;” cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur..” o yüzden sizlere ne kadar laf anlatsak da anlamazsınız çünkü fizyoterapist hakkında bilginiz yok…

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 3:50 pm

      Fizyoterapistin tedavi şekli doktor tarafından onaylanmadığı sürece hastanelerde uygulanamaz. bu sebeple “doktor hastayı görür teşhir eder fizyoterapiste gönderir” cümlesindeki anlam eksiktir ve yanlış anlaşılmaya sebebiyet verir. Fizyoterapist tedavi şeklinin belirlenmesinde söz sahibidir, egzersizlerin ve diğer uygulamaların (sıcak-soğuk, traksiyon vb.) icrasını yapar.

      Burada sizlerin hücumunun ana noktası da bu değildi ama bunları da düzeltmiş olalım. Çok iyi birer fizyoterapistseniz de eserlerinizi, yazılarınızı görüp duymak, hiç olmazsa çalışmalarınızdan haberdar olmaktan memnuniyet duyarız. Yoksa ÖSS ile girdiği okuldan bir şekilde mutlaka mezun olan sıradan bir insandan bir farkınız yok demektir, fizyoterapi okumanızın da sizin için düzgün bir gelir elde etmek umudundan başka anlamı yok demektir.

    • akif der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 4:16 pm

      peki türkiyede kaç antrenörün yada kaç fizik tedavi uzmanının çalışması var söyler misiniz. bizde dr gibi öss ile kazandık mesleğimizi.öss ile girip bir şekilde mezun olunuyor tüm mesleklerde bu böyle sadece fizyoterapist için geçerli değil. doktor içiinde mühendis içinde avukat içinde geçerli.. sizin bakış açınızla bi araştırma yapmamak bi eser vermemek yada bi makale yazmamak sıradan insan anlamına geliyor.. dikkatinizi çekmek isterim ki bu sıradanlık sadece fizyoterapistler için değil tüm mesleklerde vardır. fizyoterapistlerde diğer tüm meslekler gibi öss ile geldiler kimileri hayatını mesleğine adayıp akedemisyen olurlar kimileri de ellerinden geldiğince mesleğini icra ederler ama bu seçimleri hiç kimseyi sıradanlaştırmaz. bu durum insanın kişisel seçimleridir herkes saygı duymalıdır bence yada hiç kimseye siz sıradan insansınız gibi küçümseme hakkı tanımaz..

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 30, 2012 ile 2:30 am

      Ülkemizde fizyoterapi çalışmalarının Amerika, Almanya vb. ülkelerin gerisinde olması ve üniversitelerdeki eğitim sisteminin meslek erbabı yetiştirememesi seni de beni de bu yazının yazarını da aşan bir durum. Ne var ki bu ÖSS ile girilen ve insanları “mesleği meslekte öğrenirler ne de olsa” diye mezun eden üniversiteleri eleştirmeyi de kaçınılmaz kılıyor, tıpkı benim yaptığım gibi. Hekimlik eğitimleri ise, kabul etmek gerekiyor ki bir derece daha iyi ve bu anlattıklarımızın dışında kalıyor, yine de çoğu hekim adayı öğrendiklerinin çoğunu mezun olduktan sonra unutuyor, sadece uzmanlık alanına yoğunlaşıyor diye düşünüyorum. O da ayrı bir konu.

      Burada yazarımıza karşı küçümseme ve karşı çıkış çabası var, hem de birden çok kişi tarafından birbiriyle koordineli olarak yapılan… Gelin görün ki eleştirinin hiçbir dayanağı yok ve dergimizin yazarı sürekli karalanıyor. Ben de diyorum ki, karalamak ve mesnetsiz iddialarda bulunmak yerine bu yazıya bir reddiye yahut mukabale yazın en azından, en azından yorumlarınızda elle tutulur bir taraf olsun… Ama yorumlarınız “sen bir şey bilemezsin!” iddiasından öteye gitmiyor.

      Sizler ÖSS ile bir yerlere varmaya çalıştınız, imkânlarınız bu şekildeydi. Bu yazının yazarı Serkan Bey ise egzersiz bilimine olan sevgisinden İTÜ’deki mühendislik eğitimini yarım bırakarak yıllarını bu alanda çalışmaya vermiştir. Sizin saygısız tavırlarınız çok çirkindir. Sizler bu fedakârlık karşısında oldukça rahat ve boş konuştuğunuzun farkında bile değilsiniz. Sonuç olarak, bu yazının sahibi egzersiz bilimi anlamında sizin gibi fizyoterapistlerden daha bilgiliyse buna saygı duyup ondan istifade etmeye bakın. Bu boş kibir size hiçbir şey katmaz ve gelişiminizi de engeller.

      Sıradan insan olmaya gelince, konu bu değil. Bilimsel yahut belirli bir mantığa dayanan açıklamalarınız varsa onları yazın istedim, kişilere saldırmayın.

    • akif der ki

      Ağustos 1, 2012 ile 7:51 pm

      bende dikkatinizi çekmek isterim ki bizde fizyoterapist olmak için saatlerimizi yada günlerimizi değil senelerimizi verdik.. peki sizin fizyoterapislere yönelik saygısız davranmanız yada küçümsemelerinizin sebebi nedir acaba…

    • zekeriya kalkan der ki

      Temmuz 29, 2012 ile 6:36 pm

      serkan denen şahıs…bilmeden konuşma..belli ki antronörsün…FİZYOTERAPİST kimdir, ne iş yapar eğitim süresi kaç yıldır ,eğitim süreleri boyunca ne tür dersler görür aç bunu oku…en azından ülkemiz bir cahilden daha kurtulmuş olur..

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 30, 2012 ile 2:32 am

      Zekeriya, o dersleri nasıl geçtiklerini de öğrensin o kadar araştırma yapacaksa… Mezun olan fizyoterapistleri fizyoterapistlik bilgilerini test eden bağımsız ve bilimsel sınavlara soksak kaçı geçer acaba? Sınavlara çalış ve geç, stajlara git ve gel, ne de olsa her zaman işini kolaylaştıran bir durum, birileri ya da bir şeyler vardır… Akışına bırakarak okulunu bitir. Ne büyük başarı! 🙂

    • Ünzile der ki

      Temmuz 30, 2012 ile 11:44 pm

      Sayın İlşad Özkan;

      Sizin fizyoterapistlerle olan sıkıntınız nedir anlayamadım??Tıptan mezun olanlarında nasıl mezun oldugunu çook iyi biliyoruz:Çıkmış sorularla!!!Ama bu onların mezuniyet sonrası hiçbirşey bilmediğini göstermez!!!Fizyoterapistlere karşı olan önyargınızın geçmişte yaşadığınız kötü bir tecrübeden kaynaklandığını düşünüyorum! Aksi takdirde hiçbir meslek grubu başka bir meslek grubuna bukadar cüretkar saldıramaz!!! Bizler mezuniyet sonrası sizin ismini dahi duymadığınız bilmediğiniz eğitimler alarak mesleğimizi en iyi şekilde icra etmeye çalışıyoruz….Arada çürük yumurtalar vardır her meslekte olduğu gibi!! Emin olun bizler egzersiz konusunda fazlasıyla uzmanız!! Bir doktor hastaya teşhis koyar ama egzersiz tedavisi ve rehabilitasyon konusunda verebileceği tedavi : “hotpack-tens-ultrasound ve mckenzie-williams” bu mu sizin uzmanlığınız?? Hadi ACL grade 2 hastaya verilebilecek egzersizleri bize söyleyin bizde önünüzde eğilelim:))) Lütfen haddinizi aşmayın!! Bir dr olarak okadar boşmusunuz ki egzersizlere de el attınız hiç fikriniz olmamasına ragmen:)) 

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 31, 2012 ile 12:05 am

      Ünzile Hanım selam,
      “Her şey 1980’lerin güneşli ve çok güzel bir gününde başlamıştı, o gün gökte parlayan ve her yeri aydınlatan güneş, bir daha asla bana o kadar aydınlık görünmedi… Mahallemizde top oynarken, topum bir inşaata kaçtı ve almaya gittiğimde karşımda o fizyoterapisti gördüm!.. Ühü ühü, daha fazla anlatamayacağım, lütfen kameraları kapatın…” 😀 Ahaha, ya hu hanımefendi, benim herhangi bir meslek grubuyla ne alıp veremediğim olabilir? Ayrıca hiçbir kötü deneyimim olmadı fizyoterapistlerle ilgili, aksine tanıdığım ve çok sevdiğim birçok fizyoterapist arkadaşım var.

      İsmini dahi duymadığım herhangi bir eğitim söyler misiniz? Siz benim hangi isimleri bildiğimi bilmediğinize göre bu iddianız gerçekçi değil, sadece gösterişli ama boş bir laf olarak kalıyor. Haklı veya haksız olduğunuzu tespit etmek çok güç olacak, hatta mümkün olmayacak çünkü canlı yayında konuşmadığımız için ben benim bilmediğim bir şey bile söyleseniz bunu çaktırmayabilirim (ki böyle bir şey yapmam ama).

      Kaldı ki ben doktor da değilim, keşke olsaydım, ilk önce cehaletin tedavisini bulmaya çalışır, insanların okuduklarını anlamama ve art niyet üretme becerilerini köreltecek çalışmalar yapardım 🙂

      Hepinize saygılar, sevgiler ve hayırlı ramazanlar diliyorum, halka yönelik yazı çalışmalarınız olursa bize gönderebilirsiniz.

    • Ünzile der ki

      Temmuz 31, 2012 ile 3:51 am

      Sayın İlşad Özkan;
      Öncelikle  sizin kesinlikle taraflı oldugunuzu düşünüyorum..Bu taraflı haliniz ya derginizde yayınlanan bir yazı olması ya da fizyoterapist tanımına dair eksik bilginizden kaynaklanıyor!!

      Serkan Yimsel Bey’in şu ifadesi kesinlikle yanlış ve bunu derhal düzeltmesi gerekiyor!!!!:
      “• Mümkünse hastalık ya da genel rehabilitasyon konusunda bilgili uzman bir antrenörden destek alın. “Burada bilimsel bir yazı yayınlanacaksa iyice araştırıp hastaları dogru yönlendirmek gerekir!!Bu cümlenin savunulacak hiçbir yanı yoktur!!Bu da yetmezmiş gibi Serkan Bey yazdığı yorum beni hem güldürdü hem de düşündürdü!!! :
      “Hem sonra fizytoterapistlerin egzersiz uzmanı olduğu yanlış. Onlar rehabilitasyon uzmanı. Yatarak yapılan rehabilitasyon hareketleri bir yere kadar insana fayda eder. Yataktan kalktığın anda fizyoterapistin egzersiz bilgisi biter.” Bu nasıl cahilce bir savunuş!!! Umarım ne siz ne de Serkan Bey sakatlanıp fizyoterapistlerin eline düşmeden bu durumu tecrübe etmeden sadece araştırarak ögrenirsiniz  bizlerin egzersiz uzmanlığını ve yataktan sonra devam edip etmediğimizi:)) Hala gülüyorum:))Gördüğünüz üzere burada bilimsel yazı,makale paylaşmak kişinin bilgili olduğunu göstermiyor..Yazacak olsamda böyle bir sitede yayınlamamam gerektiğini ögrenmiş bulunuyorum..Tarafsızlıktan uzak oldugunu gördüm..Yapılan hatayı düzeltmek yerine körü körüne hem yazar hem de editör tarafından savunulması etikten uzak bir dergi izlenimi verdi..Umarım hatanızı düzeltirsiniz!!!
      Ayrıca Serkan Bey’e soruyorum üniversitelerde bilmediğimiz “Egzersiz Uzmanlığı” diye bir bölüm mü var?? Resmi olarak böyle bir uzmanlığa sahip değilken bu nasıl bir özgüvendir ki bu konuda  fazlasıyla resmi olarak da söz sahibi fizyoterapistlere yeni bir görev tanımlaması getiriyorsunuz?Ne kadar komik bir duruma düştüğünüzün farkında mısınız?
      Kendinize egzersiz uzmanı diyebilmeniz için anatomi egzersiz fizyolojisi patoloji nöroanatomi vs derslerini almış olmanız gerekiyor!!Şimdi nasıl bir eğitimden geçtiniz merak ediyorum!!!

      Ayrıca tekrar İlşad Özkan size dönüyorum lütfen karşınızdaki meslekle ilgili yorum yapmadan önce iyice araştırın ve lütfen fizyoterapistlerin eline düşmemek için dua edin!!!!

      Burada bir düzeltme yazısı bekliyorum İlşad Özkan ve Serkan Beyden!!!

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Temmuz 31, 2012 ile 12:25 pm

      İlgili ifadede tashih edilmesi gereken bir şey yok, yazarımız da düzeltme yapmadıkça o şekilde bir ifadeyi düzeltmem. Burada yazarlarımız özgürce fikirlerini serdederler. Derhâl düzeltilmesi gerektiğine inanmıyorum, şahsen ben birçok fizyoterapistten çok daha bilgili antrenörler tanıyorum. Mesele bir egzersizin doğru yapılması ise, kendinize çok güvenmeyin, güvenmek istiyorsanız da kendinizi geliştirin.

      Burada, muhtemelen arkadaşınız olan insanların yakışıksız, çirkin, saldırgan ifadelerine karşı tek söz bile etmemeniz, onları tasvip ettiğinizi düşündürüyor. Hâlbuki esas eleştirilmesi gereken şey, meslektaşınız ve arkadaşlarınızın cahilce, barbarca olan, düşünce özgürlüğü ve muaşeret, tartışma üslubundan nasip almamış tutumu olmalıydı.

      “Umarım ne siz ne de Serkan Bey sakatlanıp fizyoterapistlerin eline düşmeden bu durumu tecrübe etmeden sadece araştırarak ögrenirsiniz bizlerin egzersiz uzmanlığını ve yataktan sonra devam edip etmediğimizi:))” şeklindeki ifadeleriniz ise “inşallah fizyoterapistlerin elinize düşersiniz de yüreğimiz soğur” anlamına gelmektedir diye düşünüyorum, bu da sizin arkadaşlarınızın saldırgan ve mantıksız tutumunu neden eleştirmediğinizi anlamamı sağlıyor.

      Serkan Bey resmî olarak egzersiz uzmanlığı unvanına sahiptir, unvanının ülkemizde de geçip geçmediğini bilmiyorum. Kaldı ki siz ancak resmiyetten medet umuyorsunuz, bizse bilgiye, araştırmaya, bilimselliğe değer veriyoruz. İsterseniz resmî olarak profesör unvanı taşıyan bazı insanların nasıl yükseldiğini de yazalım, insanlar “resmÎ uzman” görsün veya sizin yüzlerce meslektaşınızın ne şekilde mezun olduklarını mercek altına alalım? Onun için, bu ilkokul seviyesindeki tacizlerinizi bırakıp da içeriğe odaklansanız iyi olur, yeterli kapasiteniz varsa. Buyrun, karşı yazı yazın da yayınlayalım, buradaki yazıya itiraz edin de görelim, memnun olurum. Aldığınız dersleri nasıl alıp verdiğinizi ben muhtemelen sizden bile daha iyi biliyorum… Neyse.

      “Ayrıca tekrar İlşad Özkan size dönüyorum lütfen karşınızdaki meslekle ilgili yorum yapmadan önce iyice araştırın ve lütfen fizyoterapistlerin eline düşmemek için dua edin!!!!”

      Bu yazdığınız ise çok komik, düşersem de Allah’tan, düşmezsem de Allah’tan ama ne olursa olsun ben sizin sandığınız gibi yanar-döner, mevsimine göre değişen biri değilim, Allah bundan da korusun.

      Düzeltme yazısı gerektirecek hiçbir durum yok. Siz de “yazacak olsam da” vs demeyin, yazabilecek olsaydınız bu kadar tali konulara “saldırmak” yerine tek bir tane bilimsel mukabele yazısı yazardınız. Kapasite meselesi hanımefendi, sizi kınamıyorum. En azından arkadaşlarınız kadar cahilane saldırmıyorsunuz, buna da şükür… Bakın, beğenmediğiniz sitemizde Tunç Alp Kalyon gibi fizik tedavi konusunda çınar sayılabilecek üstatların da yazıları vardır, demek ki küçümsemeniz gerçekçi değil. Uzanamadığı ciğere mundar deme durumu. Esas komik olan da bu.

    • Ünzile der ki

      Temmuz 31, 2012 ile 4:16 pm

      Sayın İlşad Özkan;

      Sizinle böyle bir tartışmaya girdiğim için çook müteessirim..Sizinle gerçekten tartışabilmemiz için önce gözlüklerinizi! çıkarmanız lazım!!!Umarım burada bunun gibi kendinden bihaber kişilerin yazdıgı gerçekle örtüşmeyen bu yazılar yayınlanmaya devam etmez çünkü hem yazan hem de yönetimdekiler büyük bir vebal altındalar..Neyse..Daha fazla konuşmanın manası yok çünkü asıl muhatabım ortalarda yok onun yerine avukatlıgını üstlenmis bir yönetici var!! 
      Tekrar kusura bakmayın!! Kolay gelsin..

    • merve gül der ki

      Ağustos 4, 2012 ile 1:03 am

      okuduklarım karşısında hayrete düştüm ve gülsem mi ağlasam mı bilemedim…neden bütün insanlar fizyoterapist olmaya çalışıyorlar? yazının sahibi olan kişinin çok fazla araştırma yapmış olması onun cahilliğini gizlemesine engel olamıyor malesef ki…çünkü gerçekten trajikomik şeyler yazılmış…ve hastaların veballerini üzerinde taşıyor..neyse derginiz tarafından verilen cevapların hepsi de gösteriyor ki aslında cevap vermemize bile gerek yok size…fizyoterapistleri bilen bilir…mevsime göre değişen biri değilim demişsiniz ama konu sağlık olunca kime tedavi olacağınız zaten bellidir…bir fizik tedavi uzmanı asla sizi iyileştiremez..ve hemen bir fizyoterapiste yönlendirir, antrenöre değil…

    • İlşad Özkan (ZT Yönetim Hesabı) der ki

      Ağustos 4, 2012 ile 12:45 pm

      Merve sen gül, gülünce çok güzel oluyorsun çünkü… 🙂 Ağlama sakın

      Ben senin yazıyı okuduğundan bile emin değilim çünkü iddia ettiğin “trajikomik şeyler”in ne olduğu hakkında tek kelime yazamamışsın. Buyur o şeyleri bir bir yaz da biz de bir öğrenelim ya. Günlerdir zorunuza giden bu yazıya hücum ediyorsunuz ama incir çekirdeğini dolduran tek bir dayanağınız bile yok. Esas komik olan bu, esas cehalet burada.

      Antrenörlere hastane düzeninde yer verilmediğini söylemen ise gerçekten gözlerimi yaşartan bir bilgi aktarımı oldu…

      Sonuçta, sizin gibiler bu kadar komik davrandıkça mesleğinizin hak ettiği saygıyı görmemesi çok normal geldi bana. Ben de bu fizyoterapistleri neden kimse takmıyor diyordum, herkesi çevremdeki fizyoterapistler gibi mantıklı sanıyordum çünkü… Gerçekler hiç de öyle değilmiş, vah vah…

  2. osman der ki

    Şubat 11, 2012 ile 8:50 pm

    tüm ms hastalarına geçmiş olsun limon detoksunu deneyen varmı varsa sonuçları nasıl teşekkürler….

    Cevapla
  3. Genç MS der ki

    Ekim 15, 2011 ile 1:33 pm

    Geçmiş olsun Reyhan hanım..
    Bizde tüm MS hastası dostlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz..
    MS hastalığı ile ilgili elimizden gelen herşeyi yapmak için hazırız.
    Teşekkür ederiz.

    Cevapla
  4. REYHAN der ki

    Ağustos 4, 2011 ile 4:15 pm

    Bir MS hastası olarak verdiğiniz bilgiler ve paylaşımınız için teşekkürler.. Limon detoksunu deneyeceğim 🙂

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Birincil kenar çubuğu

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube
  • LinkedIn

© 2021 bodytr.com · Gizlilik Politikası · Kullanım Koşulları · İletişim · Hakkımızda